Aksiyon Dergisi
RÖPORTAJ

"Programları kızıma bile izlettirmiyorum..."

Ocak. 31, 2005  |  Aksiyon Dergisi  |  Cemal A. Kalyoncu

Yalçın Çakır'la röportaj

Ekranda kavga ve gürültü koparan, bunun sonucunda yüksek izlenme oranları yakalayan kadın sorunlarının tartışıldığı programlar son yıllarda moda haline geldi. İçerik ve seviyeleriyle tartışma konusu olan programlarda aile sorunları milyonların gözü önünde tartışmaya açılıyor.
Flash TV'de yayınlanan Umut programının yapımcı ve sunucusu Yalçın Çakır, seviyenin olmadığını bu programların faydadan çok zarar verdiğini söylüyor.

Stüdyodaki adam, "Eşim âşığına kaçtı" diyor. Kadının kaçtığı söylenen kişiyle telefonda bağlantı kuruluyor. Sesinden belli ki genç bir çocuk. Adama, karısıyla ilgili ağza alınmayacak sözler sarf ediyor. Sunucu olaya müdahaleye yeltenmeye kalmadan hakaretler havada uçuşuyor. Stüdyodaki adamın kendine hakim olması, o saatten sonra mümkün değil. Zaten hakim olması da istenmiyor!

Daha önce başarılı işlere imza atmış gazeteci ve televizyoncu Yalçın Çakır'ı, Flash TV'de, Evlat Acısı programını sunarken gördüğümde açıkçası ona çok kızmıştım. Mahremiyet sınırlarını aşan ve aile değerlerini yerlere seren, sözde aile olmuş kişileri ekrana çıkartıp, müdahale etme gayretinde olmadan yayın yaptığı içindi bu kızgınlığım. Hem RTÜK de bunu fark etmiş, uyarı vermişti ona. Yaptığım röportajda da bunu kendisine söyledim. Çakır, "Evlat Acısı programı benim biraz çiğ olduğum dönemdi." dedi.

Yalçın Çakır, şimdilerde, aile mahremiyetinin sınırlarını aşan ve fayda ile zararları açısından eleştirilere hedef olan yayınlanan Umut programını hazırlayıp sunuyor Flash TV'de. Umut programının, diğer televizyonlarda da yayınlanan kadına yönelik programlardan farkı, kayıp yakınlarına da yer vermesi. Bir de daha çok kadın sorunlarının ele alındığı bir program olmasına rağmen, yapımcı sunucusunun erkek olması.

Yalçın Çakır, programda mahremiyetin dışına çıkılması, seviyenin çok düşmesi bakımından eleştirilere hedef olduğu programı hakkında sorularımıza açık yüreklilikle cevaplar verdi. Bu tür programların zararlarının çok olduğunu, kendisinin başına ailevi bir sıkıntı gelse, bunu asla medya önüne çıkarak tartışmayacağını söyleyen Çakır, programını kızına izlettirmiyor.

-İzleyiciler sizin Reha Muhtar'a bile rahmet okuttuğunuzu düşünüyor. Hatta bir programda, stüdyoya aldatılan kocayı, karşısına da genç âşığı çıkarmıştınız. Sanıyorum ondan dolayı RTÜK de uyarı verdi size.

Aldım, çok uyarı aldım.

-O programın seviyesi çok düşmüştü.

Konuklar zaman zaman küfür edebiliyor. Evlat Acısı programı benim biraz çiğ olduğum dönemdi. Yani, bu tarz bir programda henüz olgunlaşmamıştım. İnsanlar geliyor diyor ki bana, "Ben karımla barışmak istiyorum." Alıyorsunuz stüdyoya. Kadını buluyorsunuz. Telefonla bir araya getiriyorsunuz. Aslında o adamın amacının karısı ile barışmak değil, kadını kamuoyunu önünde rezil etmek olduğu ortaya çıkıyor.

-Ekrana çıkaracaklarınızı nasıl belirliyorsunuz? Bir elemeden geçiriyor musunuz?

Hayır, hayır. Adamı stüdyoya almadan önce uyarıyorsunuz. "Zaten toplumda bir yozlaşma, belden aşağı yayınlar var. Biz yapmayalım hiç değilse. Onun için aman ha edep dışı bir söz kullanma, çocuklar da bizi seyrediyor. Ağzını bozma, en azından aileye saygı göster, bu kadınla sen birkaç yıl da olsa bir evlilik paylaşmışsın. Hakaret etme. Amacın barışmaksa, barıştıralım; uzlaşmaksa uzlaştıralım, boşanacaksan da yardım edelim." diyorum. Konuşalım diyor. Konuşuyorsunuz ama durum böyle olmuyor. Bazı insanlar kendilerini kaybediyor. Ama hepsi böyle değil. 500 kişi içinden en fazla 20-25 kişi böyle.

-Böyle bir durumda ne yapıyorsunuz?

Stüdyodan insan çıkarttığım da oldu. Kendimi kaybettim, adama "terbiyesiz" dedim, yayını kesmek zorunda kaldım. Öz karısı ile kızına ağza alınmayacak laflar söylüyordu adam. Şimdi bizim program seyrediliyor. Tabii televizyonda program yapıyorsanız asıl hedef reytingdir. Ama, insanlar nasıl yaşıyorlarsa evde, kahvede, işyerinde ve hangi tepkiyi veriyorlarsa onu ekranda görmek istiyorlar. Yani birisi bir ahlaksızlık yaptıysa, o ahlaksızlığın en azından sözlü olarak karşılığını bulmasını istiyorlar.

-Ama Türk toplumu, aile mahremiyeti gibi bir kavramla yetişmiş bir toplum. Buna ters düşmüyor mu bütün bunlar?

Doğrusu bu.

-Siz mesela böyle bir aile içi tartışma yaşasaydınız bunu ekrana taşır mıydınız?

Hiçbir zaman yapmam böyle bir şeyi. Eğer böyle bir sorunum olursa en iyi ihtimalle doktora, bir psikoloğa giderim. Birisine danışırım. Sorunumu ekranda çözmem.

-Bu programlarda aile, mahremiyet gibi bir sınır yok ama...

Maalesef. Öyle bir hale geldik ki insanların özel hayatı diye bir şey kalmadı. Ben pazar günleri eve gazetelerin eklerini sokmak istemiyorum. Arka sayfa güzeli ile televizyonlardaki yayınlarla farklı noktalara geldik. Bunun adına batılılaşma diyorlar, değil. Bütünüyle baktığınız zaman zaten bir kokuşma var. Bu, aile yaşantısında zaten daha çok. Bu bozulma toplumun bütününe yayılıyor.

-Bu tarz programlar bozulmaya nasıl etki yapıyor?

Ben olabildiğince şunu yapmaya çalışıyorum. Ekrana barışmak, kavuşmak için gelenlerin, aile yaşantılarından söz etmelerine mümkün olduğunca izin vermiyorum. Önceki cuma günü bir şey oldu. Hatta o yüzden sık sık Okan Bayülgen Zaga'da benim programdan alıntı yapıyor. Adam karısı ile kızı arasında yaşananları anlatmaya kalktı. Ben önce çocukları stüdyodan çıkardım, sonra telefonu kapatmak zorunda kaldım. Bu bana reytinge mal oluyor. Aslında ben o tartışmaları sürdürsem reyting yükselecek. Bu A, B grubunun nerede reyting yaptığına baktığınız zaman ya belden aşağı muhabbet, ya sapıklık, ya ensest olayı ya da gelin-kaynana dırdırı var. Bıraksam reytinglerim yükselecek; ama uzun vadede baktığınızda biz bir fayda sağlamıyoruz oradakine. Zarar veriyoruz. Yani o kirlenmeye ben de katkıda bulunmuş oluyorum, eğer bunun devamına izin verirsem.

-Bu tür programların ne tür zararları oluyor size göre?

Eğer programın kontrolünü ve yönetimini elinizden kaçırırsanız o bahsettiğiniz bozulmanın içine bir damla da siz katıyorsunuz. Ben bu kirlenmeye katkıda bulunmak istemiyorum. Ama oluyor. Maalesef benim programım üzerinden de, zaman zaman, eğer ben kontrolü elimde iyi tutamazsam, en azından aile kurumunu zedeleyecek, kötü örnek olacak sözler dökülüyorsa bunlar zararlıdır. Benim programın üzerinden gitmeyelim sadece. Şu anda bu tarz program yapan çok insan var. Ama önemli olan programı hazırlayan kişi kendisi ile baş başa kaldığında, kendisi ile yüzleşecek ve reyting mi kirlenme mi diye düşünecek. Ve en az zararı nasıl veririme bakacak.

-Siz yüzleştiğinizde ne görüyorsunuz?

Ben programa konuk aldığım insanlara bir şey sağlıyor muyum, onun sorununun çözümüne katkım oluyor mu? Yoksa program bitiyor, unutuyor muyum? Ben bu soruyu kendi kendime soruyorum.

-Ne çıkıyor ortaya?

Sonuca gitme anlamında her zaman başarılı olamıyoruz tabii ki; ama çoğunlukla iyi niyetle uğraşıyoruz. Programa çıkarttığımız insanların yuvası dağılmasın, çocuklar anne babasız kalmasın. Bizim sürekli danıştığımız psikiyatr Arif Verimli var. Konusuna göre nasıl yaklaşalım olaya diye ona soruyoruz. Sonuçta bu programların zararı çok; ama iyi işlenirse yararı da çok. Benim ısrarla üzerinde durduğum şu: Aile dağılmamalı. Hiç kimse boşanmak için bir araya gelmez, ailenizi koruyun, çocuklarınıza sahip çıkın. Kapıyı kapattığınız zaman içeride konuşacağınız konuları dışarıda tartışmayın. Ama bazen de öyle bir noktaya geliyorsunuz ki iş bitmiş, kopmuş artık. O zaman da acaba bu çocuklar için ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. Bizim böyle yuvaya yerleştirdiğimiz çocuklar oldu. Beyoğlu kaymakamı çok güzel çalışma yaptı, burada bir yer açtı.

-Programa çıkmak için şu an kaç kişi başvurdu size?

Şöyle düşünün. Böyle bir programa çıkmayı kim kabul eder? Yani kim çıkar da ailesiyle ilgili sorunu medyanın önünde tartışır? Fakat şu anda 5 binin üzerinde başvuru var. Hepsi aile sorunu değil. Kayıp ve kayıp yakınları da var bunların arasında. Ve bakıyorsunuz gelenlerin çoğunluğu, sorunu kendisi çözecek noktada değil. Tıkanmış, bitmiş. Zaten belli bir ekonomik ve kültür seviyesindeki insanlar geliyor bize. Çoğunluğu göçle gelmiş, çaresiz. Aşağılamak için söylemiyorum bunları. Belli bir sıkıntı içinde ve ayakta kalmak için gelmişler büyük şehire. Ve bir süre sonra büyük şehir darmaduman etmiş bunların hayatlarını. Kişiliğini, benliğini, kültürünü, ahlakını, terbiyesini kaybetmiş bunlar. Eğer biraz da güçlü değillerse kaybolup gidiyorlar. Ve kaybolanlar da bize geliyor.

-Peki insanlar neden bu kadar kolay kayboluyor?

Valla eğer inandıkları değerleri kaybetmeye başladılarsa... Şimdi, yaşantımızda giyimiyle, kuşamıyla, işte batıya özentiyle bir böyle görünen kayıplar var. Bir de görünmeyen, işte insanların inancında, yani gerek aileye, gerek anneye-babaya olan inançta, gerekse büyüklerine saygıda zayıflama başladı ise orda yuvarlanma, kopuş ve kaybolma daha hızlı oluyor. Anadolu'da bu sorunlar yaşanmıyor. Bana başvuranların büyük çoğunluğu büyük kentlerden geliyor. Keşke ülkemizde değerler bu kadar çabuk bozulmasa, bize gelecek insan sayısı azalsa ve biz de bu programları yapmasak.

-Bu kadar soruna ve sorunlu insana yönelik program yapıyorsunuz. Bunlardan nasıl etkileniyorsunuz?

İşin doğrusu, her programdan önce de sonra da halime şükrediyorum. Ve bizim programları izleyenlere hep şunu tavsiye ediyorum. İnsanlar daha iyiye gitmek için mücadele edecek; ama bir de bizim programdakilere baktığı zaman şükür Allahıma demesini bilecek.

-Bu programlar olmazsa ne kaybederiz?

Çok şey kaybetmeyiz.

YALÇIN ÇAKIR KiMDiR?

1961 doğumlu olan Yalçın Çakır, gazeteciliğe 1978 yılında Hürriyet'te adımını attı. Bir yandan okurken, ailesinin ekonomik şartları gereği çalışmaya başlayan Çakır, okuldan sonra taksi duraklarındaki telefona bakarak evine destek sağladı. Geceleri gazinolarda fotoğrafçılık da yapan Çakır, Milliyet, Cumhuriyet ve Yeni Asır'da çalıştı. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü mezunu olan Yalçın Çakır, bir süre de Nurettin Sözen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken onun basın danışmanlığını yaptı. 1992'den bu yana, iki kez ara vermesi hariç, Flash TV'de çalışıyor. 2004 yılı başında aşırı stresten kaynaklanan kalp krizi geçiren Yalçın Çakır, Flash TV'de reality programlarından sorumlu. Çakır, Flash TV'de, Düzlem Ayna, Yüzyüze, Flash Ekip, Evlat Acısı, Evlat Hasreti adlı programları hazırladı. Şimdilerde Umut programını hazırlayıp sunuyor.

.Yazıya bağlantı; Aksiyon