Özgürlük bedel ister...

Geçen eylem izlerken, gazdan, sudan, taştan kaçıp İstiklal'in ara sokaklarından birine sığındım. Caddenin giriş ve çıkışlarını polis kapattığı için arka sokaklardan dolaşıp Tünel'e ulaşmaya çalışıyorum. Sağımı solumu kollayarak ilerlerken mekanların birinden bana seslenildiğini duydum.

"Yalçınnn, bu ne hal baba yaaa? Ter içinde kalmışsın."
"Koşturuyoruz. Müdahale var ilerde. Fotoğraf çekiyorum."
"Bunca yıldır gazetecisin. Yükünü almışsındır. Hala ne işin var sokaklarda, gözün doysun."

Göbeğini hoplata hoplata gülüyordu. Sarıldı yanaklarımdan öptü. Döndü masadaki arkadaşlarına beni göstererek bağırdı.

"Yalçın baba yaa... Meşhur Yalçın abi. Gel otur, soluklan azıcık."
"Kardeş yükünü alan sensin herhalde. Maşallah, keyfin yerinde. Allah bozmasın. Bana müsaade."

Uzun zamandır tanıdığım, uzun zamandır da karşılaşmadığım gazeteci-yazar meslektaşım!.. Önündeki su dolu bardağı bana uzatırken gülümsemesi yüzünde dondu kaldı. Bozulmuştu yanıtıma.

Tam o sırada kalabalık bir polis grubu koşarak bulunduğumuz sokağa girdi. Gaz ata ata aşağı doğru ilerliyor. Konuşma yarım kaldı. Bizim meslektaş ve yanındakiler mekanın içine kaçtı. Ben de gaz maskemi yüzüme indirip, polislerin arkasına takıldım. Ama o kelimeler taa içime oturdu. Günlerce uyutmadı beni. Rüyalarıma girdi.

Medyamızın tarafsızlığını, özgürlüğünü, bağımsızlığını neler karşılığı yitirdiği ortada dururken, herkesi aynı kirlenmiş ilişkiler içinde sanıyor bazıları. Pazarlık masalarına meze yaptıkları mesleklerinin etik değerlerini çatal çatal yutarken hiç düşünmüyorlar neleri kaybettiklerini.

“Tel tel dökülen enteller” diyorum ben böylelerine. Kimdir onlar, neler yaparlar?
. Kitap yazarlar, toplu alım için, bedava imza günü etkinliği için kapı kapı dolaşırlar.
. Program hazırlarlar, sağlam kasa TRT’ye satabilmek için aleyhinde konuştukları adamların kapısında sabahlarlar.
. Yorumcu olurlar, dün söylediklerini unutup bugün rüzgar nereden esiyorsa o yöne yelken açarlar.
. Üniversite öğrencilerinin düzenlediği panellere davet alınca, bol sıfırlı rakamlardan kapı açıp, 5 yıldızlı konaklama isterler.
. Kabaran cüzdanlarına ölçüt küçülen beyinleriyle tüm bu işleri de çaktırmadan yaptıklarını sanırlar.

Arkadaş sana ve senin gibilere söyleyecek tek bir sözüm var;

Bağımsız, tarafsız, özgür kalmak zordur. Hem de çok zor. Ve özgürlük, bedel ister. Becerebilenlere aşk olsun. Beceremeyenlere önerim, bu işi bıraksınlar. Mesleği de, kendilerini de, çevrelerini de daha fazla kirletmesinler...

****

Mal varlığı...

Kasetler, deşifreler, milyon dolarlar, koliler, kutular. Herkes bir şey açıklıyor, herkes bir şeyleri yalanlıyor. Bilgi kirliliği, belge bolluğu içinde gerçekler güme gidiyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye, BDP eş genel başkanlarına çağrımdır.

Son gelişmelerle bu seçim yerel seçim olmaktan çıktı. Bu seçim, hırsıza karşı, namussuza karşı, yalana ve talana karşı bir seçim olacak. Boş verin pareleli, kısa devreyi, kaseti, deşifreyi. Açıklayın mal varlığınızı. Vatandaş da gönül rahatlığı içinde oyunu temizden yana, namusludan yana kullansın... Aklanmanızın, paklanmanızın tek yolu kendinizin ve aile fertlerinizin malvarlığını açıklamaktan geçer.

Ben kendimden başlayayım. İşte benim mal varlığım;

. İş Bankası hesabımda nakit; 8.60 TL.
. Ziraat Bankası hesabımda nakit; 0 TL.
. PTT Bank hesabımda nakit; 5.40 TL.
. Akbil'de kalan; 30 TL.
. Cüzdanda kalan; 300 TL.
. 2 kamera, 5 objektif, 1 flash, 1 tripod.
. 2 muhabbet kuşu.

Benim gibi sokaktaki vatandaşın da çekinecek, korkacak durumu yok. Sıra sizde. Hadi sevgili liderler. Açıklayın mal varlıklarınızı... Çalmadıysanız, götürmediyseniz, kul hakkı yemediyseniz 30 Mart 2014 seçimleri öncesi bırakın, esip gürlemeyi ve vaatleri de öncelikle mal varlığınızı açıklayın.

Bekliyoruz...

Not; “Yaa Yalçın abi, gerçekten bu mu” diyeceklere, gerçekten bu. Ne olmuş? Hanlarım, hamamlarım, saraylarım olsa ne olacak? 
İstiklal caddesinde karda, kışta, kavurucu sıcakta gazete satan görme engelli abiyi de aynı toprağa gömecekler, sizi de eyyy, kendini padişah sananlar…

Gerisi;

“Allâh için namaza, meyyit için duâya, er kişi niyetine uydum hâzır olan imâma”

Hadi, Allah yolunuzu açık etsin.

***

Koçum benim…

Bizim mesleğe sirayet eden koçlar var. Aslan gibi her biri maşallah. 35 yıllık meslek hayatımın ancak son 10 yılında adlarını duyduğum, tepeden inme yavrukurtlar. Besmeleyle lafa başlayan, önlerine konan, ellerine tutuşturulan belgelerle atıp tutan, beslemeler bunlar. Bunlardan biri geçen bir canlı yayında süt dökmüş kedi gibi miyavlıyor;

“Hata yapmışım. Affetsinler beni. Bizi bile kullanmışlar…”

Ya evladım, aslanım, koçum… Sana Tuncay Özkan’ın kızının son çağrısını hatırlatayım da git orada özür dile. Hadi cesaretin varsa git, bırak bize pişmanlık ayaklarını…

“Tahliye haberini aldım. Yarın benim yerime Silivri'ye gidip 6 yıldır suçunu soran ve cevap alamayan babamın yüzüne bakacak gönüllü arıyorum.”

Hadi benim gönüllü askerim, hadi benim koçum, hadi yürüüü. Kim tutar seni… Hadiii…

Mart. 04, 2014

Karşı Gazete

NETWORK

Bumerang - Yazarkafe

Flickr