Yüzünüze tükürmek istiyorum...

"Akşam erken iner maphushaneye / İner yedi kol demiri / Ejderha olsan kar etmez..." Ahmet Arif ustanın bu güzelim şiirindeki sözleri tekrarlayıp duruyorum günlerdir. Ama dilim usumu dinlemeyip farklılaştırıyor kelimeleri; "Akşam erken iner Bağdat'a / İner binlerce bomba / Ejderha olsan kar etmez..."

Bağdat bombalanıyor. Musul bombalanıyor. Umm Kasr bombalanıyor... Gazetelerde ellerinde beyaz bayraklarla siperlerde kafaları patlatılmış Irak'lı askerlerin fotografları duruyor önümde çarşaf çarşaf.

Çocuklar geçiyor televizyon ekranlarından. Koşarak değil, ellerinde uçurtmalarıyla güle oynaya değil, o gülen gözleriyle içimizi ışıtan bakışlarıyla değil; kanlar içinde çığlık çığlığa ağlayarak, geçiyor çocuklar. Ağlamak istiyorum olmuyor. Tüylerim diken diken izliyorum bu insanlık vahşetini.

23 yıllık gazetecilik yaşantımda çok az gördüğüm satılmışlıklara, vahşete ve aşağılık yalakalıklara tanık olmanın dayanılmaz mide bulantısı kabartıyor içimi. Kendilerine gazeteci, yazar, politikacı diyen insanlık müsveddelerinin ABD'yle özdeş kabaran saldırganlıklarının temelindeki gerçek nedeni yakalamaya çalışıyorum. Dayanır mı Irak halkı bunca bombaya, mermiye, füzeye?.. Dayanır mı? Elindeki Keleşiyle, nuhnebiden kalma uçaksavarlarıyla ne kadar dayanır, Irak'lı? ABD'nin attığı misket bombalarıyla elleri, yüzleri vücudları kavrulan çocukların feryatları ne zaman diner?

Bu bir direnme değil, savaştır. Irak halkı direnmiyor, savaşıyor. Peki ama bu savaştan geriye ne kalır? Heredot'un bir sözü geliyor aklıma; "Savaşlardan geriye 3 ordu kalır; ölüler ordusu, sakatlar ordusu ve soyguncular ordusu..."

Türkiye'nin ABD ve müttefiklerinin kuklası olmamasını, savaşa girmemesini ve hava sahasını açmamasını gerekçe göstererek, askerlerimizin Bağdat'a ilerlememesini yani insanların üzerine bomba yağdırmamasını, mermi sıkmamasını ve yememesini gerekçe göstererek köşe yazılarıyla barış yanlılarına saldıranlar bu 3 ordudan hangisinin içine giriyor?

Soruyorum size eyyyy köşe kabadayıları, soruyorum; 
- Arkasına sığındığınız onca gerekçe çocukların çığlıklarını örtebilir mi? 
- Kıvrak cümlelerle kafa bulandırmaya çalıştığınız, komplo salyalarına bulanmış yazılarınızla parçalanmış insan bedenlerini gizleyebilirmisiniz? 
- Ekranda canlı canlı yayınlanan görüntülerle, alev alev yanan kentlerdeki anaların, çocukların, gençlerin, yaşlıların gözyaşlarını silebilirmisiniz, promosyonlarla paçavraya çevirdiğiniz gazetelerinizin sayfalarıyla. 
- Deri koltuklarınızda, kredi musluklarını açtıra açtıra oluşturduğunuz soygun havuzundan beslene beslene büyüttüğünüz kı....... korkusuyla korumalarınızın arkasına saklanırken hiç aklınıza korunmasız Irak'lı çocuklar gelmezmi sizin? 
- Çocuklarınıza akşam olunca evde ne diyor, savaş çığırtkanlığınızı hangi mantık içinde anlatıyorsunuz? Yoksa çocuklarınıza da mı yalan söylüyorsunuz?

Hiç utanmanız yokmu sizin? Gazete sayfalarınıza aslında bu savaşın posteri sayılacak, bir fotograf bastınız. Elinde teslim olmayı temsil eden beyaz bayrak bulunan iki Irak'lı askerin fotografı. Siperin içinde öldürülmüşler. Vahşeti, dehşeti, savaşı anlatan en net karelerden birisiydi o. Utanmadan ölümün üzerinden bile politika yaptınız ve olayı çarpıttınız.

Yüzünüze tükürmek geliyor içimden , o askerlerin anaları, babaları, çocukları, kardeşleri adına. Ama tükürüğüme yazık...

Siz de biliyorsunuz bu savaşın asıl nedenini. Geçen yazımda yazdım, ABD'li şahinlerin maskelerini o yazıda aşağıya çekip arkasındaki çirkefi gözler önüne serdim. Merak edenler, gerçekten de bilmeyenler sayfanın altındaki bağlantıya tıklayıp okusun. Paçalarından vıcık vıcık petrol akan ve nefesleri geniz yakacak kadar dolar kokan, Allah'ı da, Tanrı'sı da sömürmek olan bu insanların maskelerini düşürdük.

Çok iyi biliyorsunuz; George W. Bush, babasının yarım bırakmak zorunda kaldığı bir işi tamamlıyor. Arkasındaki 14 kişilik açık-gizli beyin takımının Bush'un kendisi dahil tamamı ama tamamı petrol şirketlerince beslenmiş, semirtilmiş, uçmaya hazır hale getirilmiş. İktidar öncesi petrol şirketlerinde yöneticilik yapmışlar hatta oralardan emekli olup karşılığında milyonlarca dolarlık hisse senetleri almışlar. Ve şimdi, ektiklerini biçmek istiyor, petrol tekelleri ile enerjiyi tam anlamıyla eline geçirdikten sonra dünyada yeni bir düzen kurmaya çalışan, kan kokan yarasalar. Peki siz kimsiniz, eyy köşe kabadayıları?

Kim adına ölüm tacirliği yapıp, "tam gaz" insanlığın yüz karalığına ve vahşetin savunuculuğuna doğru yuvarlanıyorsunuz? Neden? Arkanızda kim var? Kimlerden besleniyorsunuz? Savaş sonrası ABD ve müttefikleri Irak batağında boğulmazsa ortaya çıkacak paylaşımdan size ya da beslemesi olduğunuz patronlarınıza ne pay düşecek?

Size bir önerim var; gazetelerinizi hergün cepheye gönderin ve ABD - İngiliz askerlerine teslim edin. Öldürdükleri Irak'lıların üstüne sersinler. Böylece daha fazla prim yapıp, yalakalığınızı tescilleyip, savaş sonrası kan ve insan etiyle pişirilecek pastadan alacağınız payı arttırırsınız. Ya da bana gönderin -çünkü ben para verip almıyorum- tuvalette kullanacağım. Sevgili okurlar aslında bu yazımda BM, ABD ve İngiltere'nin yalanlarını belgelere dayanarak açıklayacaktım.

Ama bu yazıyı yazmak şart oldu. Size önerim; savaş çığırtkanlığı yapan gazeteleri satın almayın. İnsanların ölümünü savunanlara 1 lira bile olsa destek vermeyin. Savaşsız bir dünya dileğiyle...

Hoşçakalın

Mart. 02, 1991

Web Siteleri

NETWORK

Bumerang - Yazarkafe

Flickr