Mesut Yar
KÖŞE YAZISI

Yalçın Çakır ve malzemeleri

Ağustos. 28, 2012  | Posta Gazetesi | Mesut Yar

Yalçın Çakır ve malzemeleri

Pazar geceleri için fantastik bir dizi arayışımız var mıydı, bilmiyorum? Kaldı ki “Umutsuz Ev Kadınlar” (Kanal D) bu anlamda önemli bir açığı kapatıyordu... Yine de bir dönem prime time saatlerinde yayınlanan “Selena”, “Acemi Cadı” gibi dizileri hatta Şahane Pazar gibi benzersiz (!) stüdyo aksiyonunu düşünürsek açığın daha büyük olduğunu itiraf edebiliriz... Benim adıma buradaki boşluğu dolduran karakterlerin çoğunluğu spor/yorum programlarından çıktığı için bir dizi ya da format beklentimin olduğunu söyleyemem. Ama TV’ler benim seçkime göre yönetilemez elbette... 

Neyse, “Krem” (atv) başladı. Zaten bir dizi ismi için yeterince fantastik öğelere sahipti. İçeriğinin de farklı olmadığını gördük. Bilindik bir “Çirkin Betty” uyarlamasıyla daha karşı karşıyaydık... Yalnız buradaki kızımız Betty’ye takla attıracak kadar güzeldi hani. Konuya gelince; hiç sıkıntı çekilmeyecek dişi bir hikaye olduğu için “Krem” kafa yormak yerine boş/beleş işler izlemeyi sevenler için ballı kaymak olacak... Sakın ola bunu bir küçümseme olarak algılamayın. İçi dolu dizilerin sonunu düşününce düştüğüm notlar bir hayli de iyi niyetli temennidir!

PETROL YATAĞI GİBİ!

Türk dizilerinin yabancı memleketlerle imtihanında ilginç şeyler oluyor. Mesela 2002 yılında gösterilmiş olan “Kınalı Kar” dizisindeki başrolü nedeniyle Emrah, Kazakistan’dan Euroasia ödülü kapıyor... Bir sektörün geldiği noktayı göstermesi açısından bu rötarlı gelen ödüllerin bile anlamı var. Kendimizi petrol yatağı bulmuş gibi hissediyorum. Yıllarca iş yapacağı garanti olan bir dizi kuyumuz var ki maşallah her sezon en az 40 yeni dizi oradan fışkırıyor!

O KASK NE ANLAMA GELİYOR?

Kanal D Ana haber’in Formula 1 yarışlarını hatırlatan yeni sezon tanıtım filminde Mehmet Ali Birand göz alan bir sarı yarış arabasında rakiplerine tur üstüne tur bindiriyor... Plakası da adamımızın adının baş harflerinden oluşan arabanın fiyakasından ziyade Birand’ın filmin sonundaki arabadan çıkış tavrı yok sayılacak gibi değil. O sahnede bin yılın otomobil sporcusu gibi duruyor... O değil de, ben elinde kaskıyla yeni dönem için birincilik sözü veren Birand’ın bu haline takıldım kaldım. Özellikle de kask kullanıyor oluşuna. Bu inceden “her biri kaya gibi ağır haber gündeminden başımız yarılmaz inşallah” temennisi gibi geldi bana; ne dersin Birand?

Bir Samanyolu polisiyesi


Samanyolu TV daha çok asker hikayelerini dizi yapmayı seven bir kanaldı. Polisiye diyence bir “Kollama” efsanesi vardı ki, hani biraz evlere şenlikti... Şimdi kanal yine polisiye işine girmeye karar verdi. Ancak bu kez yaşanmış polis hikayeleriyle. Yani fantezi yapmadan dizileştirilecek öykülerle... Bunu başarabilirler mi hakikaten bilmiyorum? Politize etmeden, mesaj vermeden, olduğu gibi bir polisiye ortaya çıkarabilirler mi merak ediyorum hatta... Çünkü kanalın kemik izleyicisi “mesajsız” dizileri görmeye alışkın değil. Haksız mıyım?

Yalçın Çakır ve malzemeleri!


Yalçın Çakır ağabeyimiz reality şov işinden çekilmiş. Bunu kendi ağzından duyduğumuzda hakikaten ürperdik... Cuma gecesi şovlarının kamera arkası bölümlerine en büyük malzemeyi sağlayan Yalçın ağabeyi eylül ayından itibaren başka bir formatta izleyeceğiz. Nasıl bir farklılık yaratacağını kestiremeden... İşin komedisi bir yana Çakır’a bu işleri bıraktıran en büyük etken RTÜK kaygısı olmalı. Canlı yayında defalarca kez skandal yaratan anlara şahitlik eden Çakır ve kanalı son zamanlarda bir hayli zor duruma düşmüştü... Yalçın ağabey, üzerindeki bu Damokles Kılıcı’nı sallayıp atma kararı vermiş ki, “o ne yaparsa yüz güldürür, ne yaparsa şovlara malzeme çıkarır ” diye başarı temennilerimizi ekleyelim..

Sakınan göze çöp batar mı?

“Kuzey Güney” (Kanal D) dizisinde sezon finalinde Kuzey’in kankası Ali vurulmuştu. Adamımızın öldüğü aslında büyük bir sır değildi. Ama ne bileyim, sete giren bir dizi hayranının Ali’nin mezar taşını fotoğraflaması işin sihrini biraz götürdü... Bu tip irade dışı set kazaları ya da bilgi hırsızlığı bugünlerde son derece moda oldu. Mesela biz talk şov programı yapanlar dizinin büyüsü kaçmasın diye oyuncuları programa dahi çıkaramıyoruz. Yayıncı ve yapımcıdan böyle engeller geliyor... Ama küçücük bir cep telefonu büyük bir dikkatle örülmüş o sır perdesini bir anda söküp atabiliyor. Sakınan göze çöp batarmış diyerek açıklayabilir miyiz acaba tüm bu olup biteni?

İSTANBUL’A GÖÇ VAKTİ!

Bir diziyi orijinal hikayesinin başladığı yerde çekip finale kadar götürmek kolay iş değil. Set, İstanbul dışına çıktığında hakikaten maliyetini de ikiye katlıyor... Yine de bir hayli uzun bir süredir Diyarbakır’da çekilen “Sultan”ın İstanbul’a bu kadar rötarlı gelme kararı alması bile bir şeydir diye düşünüyorum. Evet, Kanal D’nin yaz aylarında ekrana sürdüğü iddialı dizisi “Sultan” çekimlerine kışın İstanbul’da devam edecek. Artık yöresel sıkıntılar ya da maliyet mi dersiniz bilemem? Ama halen ekranda bu işi hakkıyla yapan, çekim maliyetlerine rağmen yerinden yurdundan ödün vermeyen “Yer Gök Aşk” (FOX) şu istikrarıyla tüm bu göçer dizilerden farklı bir alkışı hak etmiyor mu sizce de?

Yazıya bağlantı; Posta Gazetesi