ŞEHRİN SESLERİ

Voice of City

Kasım. 11, 2015  |  Video  |  Bağlama

Sabahın köründe başka, gecenin zifirinde bambaşka kokular alırsınız bu dünya kentinde gezerken. Her sokağı ayrı bir renk cümbüşüne açılan İstiklal Caddesi ise apayrı bir dünyadır.

Hemen her renk, dil ve kökenden insana denk gelebileceğiniz bu dünyanın yaşamı da farklıdır, raconu da... Şarapcısı, dilencisi, evsizi, orospusu, ibnesi, travestisi, hırlısı, hırsızı, dürüstü, mafyası, kedisi, köpeğiyle akşamdan kalma günahların sabaha iç burkan bir ko(r)kuyla devrolduğu günah çıkmazlarıyla doludur Beyoğlu.

Sokak çalgıcılarının akortlu, akortsuz nağmelerinin içinden geçip giderken sesler çarpar tüm duyularınıza. Farkında bile olmadığımız onlarca kişiliği vardır bu caddenin. Acıları, kederleri, aşkları, aşıklarıyla yüzyılları içine atmış vakur, güçlü ve de sırlarla doludur Beyoğlu.

Gözleri görmeyen bağlamacı amca ile yaz kış yanında oturup hiç yorulmadan ona mikrofon tutan eşi vardır, örneğin. Ya da yine gözleri görmeyen gazeteci amca yarım yüzyılı aşmış yaşımın nerdeyse her çeyreğinde karşıma çıkar; karda, kışta, kavurucu sıcakta. İşi bitmiş, içi geçmiş hayat kadınları sosyal güvencesizliğin çaresizliğinde karanlık köşelere sığınıp diğer yapayalnızlara göz kırpar hala...

Ezan sesinin, kilise çanlarıyla aynı kubbede yankılandığı, devrimci marşların, Türk Sanat Müziğiyle harmanlandığı nağmeler çınlar sokaklarında. Artık caddenin slüetinde yerine almış TOMA'lar, sivil polisler ve de robocoplar arasında sloganlar atan eylemciler karşılar sizi Galatasaray'da. Bu manzaraya çığlık çığlığa anlamadığımız bir şarkıyı dillendiren minicik, minicik çocuklar eklenir her akşam. Eklenir de yüreğiniz üşür baktıkca, yaz sıcağında.

Metin içi

Meyhanede ödediği cukkalı hesaba rağmen taksiciyle 10 liranın pazarlığına girişenleri gülerek izlerken inceden içinizi yakan bir kaval sesi yankılanır uzaklardan. Sigaradan bıyıkları, ucuz şaraptan sakalları sararmış kavalcı dedenin ne dediğini anlayamazsınız bir türlü, size seslenirken. Sonra bir nağme alır götürür sizi... Savurur, darma duman eder usunuzun derinliklerini.

Ünlülerin klarnetcisidir o... Kafası güzelken sizi durdurur cebinden çıkarttığı sararmış fotoğrafları uzatır. Gazino ışıklarında ünlü seslerin arkasında kah keman çalarken, kah saksafon üflerken dizilmiş sanatçılar arasında tanımaya çalışırsınız o'nu... Ucundan melodiye karışmış alkol kokusu yükselen klarnetini üflerken gözü sizdedir, bahşişdedir...

"Ahhh İstanbulll, İstanbull olalıııı... Hiç görmediiii böyle bir aşşkkk..."

İşte bu aşkla yola çıkanların arasına karışıp her akşam, her sabah video kameramla kaydederim onları. Kaydettiğim sestir. Şehrin seslerini tarihin usuna atarım silinmemek, yok olup gitmemek üzere. O seslerin sahipleri bir bir göçüp gitse de bu kayıtlarda yaşayacaklarına ve yaşatılacaklarına inanırım. Çıkarır kalemimi bir not yazarım kentin duvarlarına;

"Yalcin was here..."

Yalçın Çakır / 11.11.2015 - İstanbul - Galatasaray

NETWORK

Bumerang - Yazarkafe

Flickr